İsrail ordusu 8 Ekim’den bu yana Gazze’ye yönelik saldırılarında 41 bin 615 kişiyi öldürdü. Bu saldırılarla eş zamanlı olarak Lübnan‘ı da hedef alan İsrail, o tarihten bu yana örgüt lideri Hasan Nasrallah dahil toplam 7 üst düzey yöneticiyi öldürdü. 1992’den beri örgütün genel sekreterliğini yapan Nasrallah’ın ölümü, Hizbullah açısından şüphesiz en önemli dönüm noktası oldu. İran lideri Hamaney ile doğrudan ilişkisi olduğu bilinen Nasrallah, hem siyasi hem de askeri bir figür olarak Lübnan‘ın son 30 yılına damga vurmuştu.
HİZBULLAH’IN YENİ LİDERİ KİM OLACAK?
Nasrallah’ın öldürülmesinin ardından örgüte kimin liderlik edeceği merak konusu olurken, Hizbullah, İsrail saldırısında yaşamını yitiren genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın yerine hareketin yürütme konseyi başkanı Haşim Safiyuddin’in seçildiğine ilişkin haberleri yalanladı. Ancak bu yalanlamanın Safiyuddin’i muhtemel bir saldırıdan korumak için mi ya da örgüt içindeki muhtemel çekişmeyi örtbas etmek için mi yapıldığı bilinmiyor.
Safiyuddin’i Hizbullah için önemli kılan bir diğer yönü de, örgütün Arap dünyası, Afrika, Avrupa ve Latin Amerika dahil olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde milyarlarca dolarlık değere sahip yatırımlarını yönetiyor olması. ABD, 2017’de partideki önemli rolü ve hem askeri hem de yürütme kanatlarıyla yakın bağları nedeniyle Safiyuddin’i “terörizm” listesine dahil etmişti.
Safiyuddin’in, halefi Nasrallah gibi İran ile yakın bağlarının yanı sıra, organik bağı da var. Oğlu Rıza, 2020 yılında İran Devrim Muhafızları lideri Kasım Süleymani’nin kızı Zeynep Süleymani ile evlenmişti.
TÜRKİYE’YE YENİ GÖÇ DALGASI İHTİMALİ
Çatışmaların ne kadar uzayacağını henüz kestirmek zor olsa da İsrail’in Lübnan‘daki mülteci kamplarını vurması, dahası kara harekâtıyla eş zamanlı olarak Lübnanlıların kaçtığı Suriye’nin başkenti Şam’ı da bombalaması yeni bir göç akımı ihtimalini gündeme getirdi. Irak Göç ve Göçmenler Bakanlığı, 144 Lübnan vatandaşını kabul ettiğini açıkladı. Sosyal medyadan yapılan paylaşımlarda Lübnan halkı Şam’ın da kendileri için güvenli olmadığına, bölgede yalnızca Türkiye‘nin güven unsuru olduğuna vurgu yapıyor. Ortadoğu’nun en önemli haber kuruluşlarından Al-Monitor da hazırladığı bir haberde krizden kaçan Lübnanlıların göç tercihlerinden birinin Türkiye olduğunu yazdı.
Çatışmaların alevlenmesi durumunda Lübnan’daki Türkmenler yurtlarını terk etmek zorunda kalırlarsa ilk gitmeye çalışacakları yer Türkiye olacak. Lübnan’da bulunan 1,5 milyon Suriyeli mülteci tekrar göç etmek zorunda kalırsa onlar da Suriye’ye geçecekler, Esad yönetimi ile uyum sağlayamayanların da ilk tercihi Türkiye olacak.
Çok mezhepli ve inanç kimliğin siyasette güçlü bir etkisi olduğu bir ülkede Hizbullah, yakın zamana kadar siyasi müttefiklerinden biri olan Hristiyan partisi Özgür Yurtsever Hareketi’nin desteğini kaybetmiş durumda. Farklı grupların her an yeni ittifaklar kurmasının söz konusu olabileceği ülkede Hizbullah şu anda en azından askeri olarak İsrail’e karşı tek başına. Küçük çaplı diğer silahlı grupların Hizbullah partisine desteği ise, İsrail gibi hava gücü olan bir unsur karşısında yeterli görülmüyor.
LÜBNAN ORDUSU ZAYIF VE DIŞA BAĞIMLI
Lübnan Ulusal Ordusu ise ülkedeki ekonomik kriz ve siyasi bölünmüşlük nedeniyle yekpare ve büyük bir güç olmaktan oldukça uzak. Lübnan ordusunun silah gücü zayıf, eski ve büyük ölçüde ABD ile diğer Batılı ülkelere bağımlı. Hizbullah’ın askeri gücü nedeniyle ülke içinde ülke izlenimi vermesine rağmen Lübnan sokaklarında ordunun güçsüzlüğü nedeniyle Hizbullah’ın olası dış müdahalelere karşı güçlü kalmasını savunanlar da var.
BAĞIMSIZLIK YIL DÖNÜMÜNDE İŞGAL
İsrail 1982’de Lübnan’ topraklarına girdi ve ülkenin güneyini 2000’e kadar işgal altında tuttu. İsrail’in yine 1 Ekim’de Lübnan’ın bağımsızlığını kazandığı bir günde karadan işgale başlaması manidar olarak yorumlandı. Ülkedeki halkın büyük kesimi, geçtiğimiz günlerde Hizbullah üyelerinin çağrı cihazları ve telsizlerinin patlatılmasından mağdur olanlarla dayanışma içinde. Binlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan ölümcül kitlesel saldırı nedeniyle çoğunluk İsrail’i suçluyor. İsrail’in Lübnan’ın güney kesimleri ve Bekaa Vadisi’ne, ardından da Beyrut’un kalabalık güney bölgesine yönelik hava saldırıları bu dayanışmayı güçlendirdi. Kara saldırısıyla bambaşka bir süreç başladı.
İSRAİL FİKİR AYRILIĞINI BESLİYOR
İsrail, Hizbullah konusundaki fikir ayrılıklarını besleyerek Lübnan halkı ve devletinin bir bütün olarak işgale karşı çıkmasını engellemek için yoğun bir süreç yürüttü. İsrail jetleri Lübnan’ı bombaladığında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Lübnan halkına “İsrail’in savaşı sizinle değil, Hizbullah ile” diyerek işgale karşı çıkmamalarını öğütledi.